Çocuklarımızın hakkını savunmaya, onların kişilik haklarını tanıyarak başlayabiliriz



Engelli bireyin ebeveyni olmak dünyanın en trajik durumu mu? Bu durum bizleri kendimize acıyıp sürekli şikayet edip aynı döngüde kalmaya mı yoksa eşit yurttaşız diyerek haklarımızın peşine düşmeye mi itmeli?


Burcu İpek

Engelli bireyin ebeveyni olmak dünyanın en trajik durumu mu?

‘Eli ayağı sağlam olsun da’ dilekleri ile kutsanan bebeğin gelişi, o sağlamcı bakış açımızın aksine olduğunda ne oluyor?

Çevreden suçlayıcı sözler yağmaya başlıyor. Aile ilk şoku atlatamadan bilinmezliğe sürükleniyor. Kaygılardan önce üzüntü ve suçluluk hissi geliyor. ‘Ne yaptım da başıma geldi’ diye kendini yargılamayan ya da ‘Ne yaptınız da başınıza geldi’ suçlamalarını duymayan anne-baba yoktur muhtemelen. Çok daha küstahça sözler duyduk çoğumuz.

Kaygılar elbette anlaşılabilir, çünkü dünyada birçok şey engelliler düşünülmeden tasarlanmış.

Yaşam ne kadar zorlayıcı olacak deneyimlemeden bilmiyoruz.

Çoğumuz birçok eksikliğin farkında bile değildik hayatımızı etkileyene kadar. Bu durum bizleri kendimize acıyıp sürekli şikayet edip aynı döngüde kalmaya mı yoksa eşit yurttaşız diyerek haklarımızın peşine düşmeye mi itmeli?

Bazen bin kere çalıyoruz kapıyı, kapı duvar.

Ama bizden önce de bir çok aile o kapıları çaldığı için eninde sonunda açılacak, açacağız. Başka yolu yok!

Çocuklarımızın en mahrem anlarını en karakteristik özelliklerini anlatmak çocuğa ya da bize bir katkı sağlar mı?

Anlatıp hafiflemek istemek oldukça insani elbette.

Gelgelelim anlattığımız bir eşya değil, insan.

Kendi mahremimiz, özelimiz anlatılsa, bizden sürekli şikayet edilir gibi bir hâl olsa mutlu olur muyuz bundan?

Kimse mutlu olmaz.

Çocuklarımızın birey olduğunu aklımızdan çıkarmadan da dertleşebilir, fikir alabilir, yol sorabiliriz.

Birileri bizi anlasın istiyoruz fakat bunu dramatik ah’lı vah’lı bir yolla yapmak mümkün değil.

O an bu ‘merhamet’ dolu anlaşıldığını sanma hali karşınızdakinin sorumluluk almama kolaycılığı esasında. Üzüldü, bitti… Bu, yıllardır kimseyi bir yere de götürmedi zaten.

Birlikte bir hayat sürüyoruz çoğumuz (tanı, yaşa göre).

Bu kadar yakınmayı, şikayet edilmeyi, en mahrem hallerinin paylaşılmasını kendimizde nasıl hak görebiliyoruz?

Şikayet edeceğimiz şeyler elbette var; öncelikle ihtiyaca uygun okullar, kamusal alanlarda erişebilir olmama durumu, rapor eziyetleri gibi.

Şikayet edeceksek önce ‘bunların çözüm yollarını neden hâlâ bulamıyoruz’dan başlamalıyız.

İnsan onuruna yakışır, hak temelli ve gerçek anlamda çözüm odaklı olmak istiyorsak.

“Yok ben birşey çözülsün derdinde değilim, bana acısınlar yeterli” diyorsak da  lütfen bunu sadece kendiniz üzerinden yapın. En mahrem görüntülerle çocuk üzerinden değil.

Bu istismarı normalleştirmeyelim.

Çocuklarımızın hakkını savunmaya, onların kişilik haklarını tanıyarak başlayabiliriz.

Ayrıca Kontrol Et

Trendyol depo işçilerinin üzerine bu sefer de araç sürüldü!

Direnişlerinin 24. gününde Maslak’ta Trendyol Genel Merkezi önünden işkence yapılarak gözaltına alınan DGD-Sen ve PTT-Sen üyesi işçilerin üzerine bugün de servis aracı sürüldü